UMUDU ŞEHİTLERİMİZLE BÜYÜTTÜK!
Dünya halklarının direnişler tarihine, yarınlarımızı
aydınlatacak parlaklıkta bir sayfa daha ekledik.
Dünya halklarının, devrimlerin bittiğine, sosyalizmin
imkansızlığına, direnerek kazanmanın mümkün olmadığına inandırılmaya
çalışıldığı bir dünyada, bunların tersini kanıtlayarak, halkların gözünü ve
gönlünü açtık; ufkunu ve umudunu büyüttük.
Direndik kazandık.
Ama bundan daha önemlisi,
direnmenin ve kazanmanın zorunlu ve mümkün olduğunu tüm
dünyaya bir kez daha gösterdik.
Emperyalizmin, 1990'ların başlarından, yani sosyalist
sistemin yıkılmasından bu yana, temel politikası, halkları UMUTSUZLAŞTIRMAK
olmuştur.
– Devrimlerin
artık bittiğine,
– sosyalizmin
öldüğüne,
– sınıflar
mücadelesinin zamanının geçtiğine,
– “tek
kutuplu” dünyada artık direnişlerle, mücadelelerle zafer kazanmanın mümkün
olmadığına...
inandırmak istediler. Bunları inanmak, umutsuzlaşmak
demekti.
Umutsuzluk ise halkların en büyük düşmanıydı.
Çünkü halklar bir kez umutsuz ve inançsızlaşırlarsa, artık
direnme gücünü, devrimleri gerçekleştirme gücünü, örgütlenme gücünü
kendilerinde bulamazlardı.
1990'ların başından bu yana, bu alçak ve adaletsiz dünyada,
direnişlerimizle umudu diri tutuyoruz.
Direnişlerimiz ve şehitlerimizle, devrim iddiasını ve
sosyalizm inancını yaşatıyoruz.
Yüzlerce örgütün, kurumun, emperyalizmle uzlaşmasına, teslim
olmasına karşı, uzlaşmazlığın bayrağını dalgalandırıyoruz. Devrimin ve
sosyalizmin kızıl bayrağını alınlarımızda ve alanlarımızda taşıyoruz.
Emperyalizmin tüm gücüne ve propagandasını rağmen, kurtuluş düşünden
vazgeçmiyoruz.
Mustafa Koçak, Helin Bölek, İbrahim Gökçek ve Ebru
Timtik'le, bu tarihi ve iddiayı devam ettirdik.
Onlarla şimdi iddiamız ve inancımız daha büyük.
Onlarla, halkların umudu şimdi daha güçlü.
Onlarla, kurtuluş düşümüz daha yakın.
2020 DİRENİŞİNİN
NEDENİ:
EMPERYALİZM VE AKP FAŞİZMİNİN YOK ETME SALDIRISI!
Her direniş, kendi yaşandığı süreç içinde, o sürecin
özelliklerine göre şekillenir.
Biçimi, hedefleri, buna göre belirlenir. 2019-2020 ölüm oruçları
da böyle olmuştur.
Faşizm, 2017'de örgütlendiğimiz, mücadele ettiğimiz bütün
alanlara karşı saldırıya geçti; bu bir YOK ETME saldırısıydı.
Kuşku yok ki, saldırılar tarihimiz boyunca hep oldu.
Kızıldere'den bu yana, bizi yok etmek istemeleri de sır değildir.
Fakat yaklaşık 50 yıldır, her saldırı, dönemin koşullarına
göre karşımıza farklı farklı biçimlerde, farklı yöntem ve politikalarla
çıkmıştır.
İnfazlardan kaybetmelere, yasal imkanları ortadan
kaldırmaktan F Tiplerine, sivil faşist saldırılardan ideolojik kuşatmaya kadar birçok
yol ve yöntemle, devrimci mücadelenin ve örgütlenmenin önü kesilmeye
çalışılmıştır.
2017'de başlayan saldırı, esas olarak ülkedeki ilerici,
demokratik muhalefet odaklarını büyük ölçüde yok etmiş, sindirmiş veya
uzlaşmayla teslim almış olmanın getirdiği cüretle, devrimci hareketi de
etkisizleştirerek yok etme saldırısı olarak şekillenmiştir.
Emperyalizm ve AKP faşizmi, Haziran ayaklanmaları
ihtimalini, bir milyon kişiyi alanlara toplayan konserleri, 3 milyon kişinin
yürüdüğü cenaze törenlerini, bitirilemeyen Yüksel direnişi ve benzeri
direnişleri, bir türlü bitiremediği halkın adaleti eylemlerini, özgür
tutsakların bitirilemeyen direnişlerini yok etmek istemiştir.
Bu topraklarda bir devrim ihtimali varsa eğer, bu ihtimali
gerçeğe dönüştürmeye en yakın aday olan kim varsa, onu yok etmek istemiştir.
Bunun için, saldırısını bu umudu hayatın her alanına taşıyan
örgütlenmelere yönlendirmiştir:
Böyle bir sanatçılık olmayacak.
Böyle bir avukatlık olmayacak.
Böyle Halk Meclisleri olmayacak.
Böyle mühendisler olmayacak.
Böyle bir Dev-Genç olmayacak.
Kısacası, mahallelerde, okullarda, hukuk alanında, sanat
alanında... devrim umudunu sürdüren ne varsa, onları yok etmek istediler.
Bunun için baskınlar, tutuklamalar, arama kararları
çıkarmalar, başına ödül koymalar birbirini izledi.
Bunlara karşı direnildi.
Her alanda akla gelebilecek her direniş yolu ve biçimi
denendi.
Demokratik alanda hemen her şey yapıldı.
Ve süreç, ölüm oruçlarına geldi.
2019-2020 ÖLÜM ORUÇLARI,
BİRLEŞEREK ÇAĞLAYANA DÖNÜŞEN NEHİRLER GİBİ AKTILAR...
2019-2020 Ölüm orucunu, 1984, 1996 ve 2000-2007 Büyük Direnişinden
ayırdeden en önemli özelliklerden biri, tek bir eylem programı içinde, tek bir
talep ve hedefle başlamamış olmasıdır.
Bir yandan Mustafa Koçak, adaletsizliğe karşı ölüm orucuyla
bir bayrak açmıştır. Grup Yorum üyelerinin baskı ve yasaklara karşı ölüm
oruçlarıyla özgürlük için bir başka nehir akmaya başlamıştır. Bunların hemen
ardından Adalet için bir bayrak da Halkın avukatları cephesinden
dalgalandırılmaya başlanmıştır. Direniş dalgasına katılan son bayrak, özgür
tutsakların tecrite karşı ölüm orucu silahını kuşanmaları olmuştur. Bütün bu
direnişler, bütün bu nehirler, adalet talebinde birleşen büyük bir çağlayana
dönüştüler. Her biri kendi yolunda ilerlerken, direnişin sonucuna kendi içinde
karar verirken, dünya halklarının umudunu büyütmekte birleştiler.
Bu nedenle, bu direniş süreci, biri bitirirken, diğerinin
ölümün koynunda yürüyüşünün devam ettiği bir süreç olarak şekillendi.
Direnişler, ideolojik, politik, manevi boyutuyla halkların
yüreğini ve beyinlerini sarstı, sarmaladı.
Mustafa Koçak, her evin yiğit oğlu olarak şehit düştü.
Helin Bölek, dünya halklarının ölümsüz şarkısı oldu. İbrahim
Gökçek, umudun yıldızı gibi kaydı gökyüzünden. Ve Ebru Timtik, dünya
halklarının avukatı oldu.
AVRUPA HALK CEPHESI OLARAK SÖZÜMÜZDÜR:
Mustafa Koçak, her evimizde yaşamaya devam edecek.
Dünya halklarının ölümsüz şarkısı Bölek, her an her yerde
söylenmeye devam edecek.
İbrahim Gökçek'in yıldızı hep yüreğimizin üstünde olacak.
Ve dünya halklarının avukatı Ebru Timtik gibi, her yerde,
her koşulda, son nefesimize kadar, halkımızı, haklarımızı savunmaya devam
edeceğiz.
2020 DİRENİŞİNİN ANLAMI:
EMPERYALİZM VE AKP FAŞİZMİ, NEYİ AMAÇLADIYSA, TERSİNE
ÇEVİRDİK!
Bizi yok etmek istediler.
7 ölüm orucu direnişçisi, hücre hücre eriyerek, aynı anlama
gelen zaferle veya ölümle, bu süreci tersine çevirdiler.
Biz yok etmek istediler. Şurası kesin ve açık; dünden daha
güçlü bir biçimde varız. Hem politik olarak hem örgütsel olarak, dünden daha
güçlüyüz.
Bizi tecrit etmek istediler. Şurası kesin ve açık; dünyanın
dört bir yanında, çok daha geniş kesimlerle bağlar kurduk. Dünyanın dört bir
yanında, hiç bilmediğimiz, tanımadığımız güçler, direnişimizde bizlerin yanında
oldular.
Şurası kesin ve açık; ülkemizde, direniş birçok kesimi
harekete geçirdi; birçok kesimi BİRLEŞTİRDİ.
Kesin ve açıktır: 2019-2020 ölüm oruçları öncesi ve
sonrasıyla bakıldığında;
devrimci hareket daha güçlüdür; ama bu kadar değil.
Türkiye devrimci hareketi, Türkiye demokratik güçleri de
daha güçlü, daha dinamiktir.
Açıktır; AKP faşizmi bizi yok etmek isterken, dünyada ve
ülkemizde, şu veya bu nedenle etkisizleşmiş, suskunlaşmış birçok kesimin ayağa
kalkmasına da vesile olmuştur.
Dünyanın birçok yerinde, o ülkenin tarihi açısından bile
yeni olan dayanışmalar, eylemler gerçekleştirildi. Yüzler, binler bir araya
geldi. Baroların onlarca ülkede eylem yapması gibi, ülkemiz tarihinde
görülmedik gelişmeler oldu. Yoksul halkımız şehitlerini, yine binlerle canı
gönülden sahiplendi.
İşte bu nedenle diyebiliriz ki, ölüm oruçlarıyla,
emperyalizmin ve faşizmin yok etme saldırısı püskürtülmüş ve tersine
çevrilmiştir.
Zaferimiz buradadır.
Umudumuzun büyümesi bu nedenledir.
2020 DİRENİŞİNİN
AVRUPA'DAKİ ANLAMI:
AVRUPA DÜNÜNÜ AŞTI, STATÜLERİNİ YIKTI, DİRENİŞİ SAHİPLENDİ,
ŞEHİTLERİYLE BİRLEŞTİ!
Avrupa'daki halkımız, Avrupa Halk Cephesi'nin önderliğinde,
başından itibaren direnişi sahiplendi.
Ülkemizdeki ağır baskı koşullarında, direnişi sahiplenmek ve
dünyaya yaymak için Avrupa'ya daha büyük görev ve sorumluluk düşüyordu. Bu
sorumluluğu üstlenmeye çalıştık.
Mustafa Koçak'ın acılarını gün gün Avrupa'nın her yerinde
yaşadık ve hissettik. Helin'in, İbrahim'in hücre hücre eriyişlerini Avrupa'nın
dört bir yanında eylemlere dönüştürmeye çalıştık. Ebru'nun, Didem'in verdiği
her kilo, bizden eksildi. Sahiplenmemizle güç olmaya çalıştık.
Her şehidimizi anında sahiplendik. Her şehitte, Avrupa'nın
her yerinde, AKP faşizminin karşısına dikildik.
Korona koşulları ve yasaklarına rağmen, eylemlerimize bir an
bile ara vermedik.
Koşulları aşan politikalar ve yöntemler geliştirdik.
Bunları yapabildiğimiz ölçüde, şehitlerimiz karşısında
alnımız açık, başımız diktir.
Fakat yapamadıklarımız da var. Yapamadıklarımız için
şehitlerimiz ve halkımız önünde boynumuz kıldan incedir.
Şehitlerimiz, Mustafa, Helin, İbrahim ve Ebru, bizi, Avrupa
Halk Cephesi'ni büyüttüler. Avrupa'daki mücadelemizi büyüttüler ve
güçlendirdiler.
Bize zaferler armağan ettiler, umutsuzluğun toprağına umut
ektiler, uyuşmuş yürekleri ve beyinleri uyandırdılar. Avrupa'da yaşayan tüm
halklar için geçerlidir bunlar; onlara minnettarız.
Onların iyi birer öğrencisi olarak, onları yaşatacağız.
Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
YAŞASIN DİRENİŞ YAŞASIN ZAFER!
MUSTAFA KOÇAK, HELİN BÖLEK, İBRAHİM GÖKÇEK, EBRU TİMTİK
ÖLÜMSÜZDÜR!
UMUDUMUZUN BAYRAKLARIDIRLAR!
UMUDU BÜYÜTECEĞİZ!
13.09.2020
Avrupa Halk Cephesi