"Teslim Olun!"
Faşist devlet, emperyalizmle
yapılan anlaşmaların, emperyalist patronlarından aldıkları talimatın gereğini
yerine getirmek için 19 Aralık 2000 günü cezaevindeki devrimci tutsaklara
yönelik adına "hayata dönüş" operasyonu dedikleri, binlerce asker ve polisten
oluşan ölüm mangaları ile bir katliam başlattı. Üç gün süren, kimyasal gazların
ve ağır silahların kullanıldığı operasyonlarda 28 devrimci tutsak, yakılarak,
vurularak, boğularak katledildi.
Operasyonun amacı, faşizmin
halk düşmanı azılı katillerinin, barikatların arkasında direnen devrimcilere
yaptıkları "teslim olun" çağrısında kendini gösteriyordu. Faşist
devlet, halkın öncüleri, devrimcileri işkencelerle, katliamlarla ve uzun hapis
cezalarıyla teslim alamamıştı. Bu yüzden yakın tarihinin en büyük askeri operasyonlarından
birini, dört duvar arasındaki silahsız ama hiçbir koşulda teslim alamadığı
devrimcilere yapıyor ve devrimciler karşısındaki acizliğini bir kere daha
sergiliyordu. Faşist devlet bu kanlı operasyonla, halkın gerçek öncüleri Özgür
Tutsakları teslim almak için o güne kadarki en büyük, en vahşi işkence
yöntemlerinden birini hayata geçirmek istiyordu: F tipi cezaevleri ve tecrit!
Tecrit, Türkiye faşizminin
kendi keşfi değildi elbette. AB ve ABD emperyalizminin denediği, kendince
başarılı bulduğu devrimci mücadeleyi yok etme yöntemiydi. Türkiye'de de bu
yöntemi kullanarak devrimcileri, devrimciliği yok edeceklerini zannediyorlardı.
Amaç halkın öncüleri yani cezaevindeki devrimci özgür tutsakları ve onların
nezdinde bütün yoksul halkı teslim almak, ülkeyi emperyalizm için dikensiz gül
bahçesi yapmaktı. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in "IMF politikalarını
hayata geçirebilmek için bu operasyon şart" diyerek halkı açlığa mahkûm
edecekleri politikaları uygulayabilmeleri için devrimci direnişin kırılması
gerektiğini vurgulamıştı. Ama hesapları tutmadı. Emperyalizm ve Faşizm yine,
yeniden halka karşı her saldırısında karşısında gördüğü o sert, sarsılmaz
kayaya çarptı. Kızıldere’den bu günlere aralıksız süren teslim olmama
geleneğine çarptı. Devrimci tutsaklar, faşizmin bu topyekûn saldırısına
barikatlarla, feda eylemleriyle ve eşsiz bir direnişle cevap verdiler. Faşizmin
"teslim ol" çağrıları boşa çıkarılmış, Cephe'nin "biz buraya
dönmeye değil; ölmeye geldik" kararlılığına, ideolojik yenilmezliğine bir
halka daha eklenmişti.
Böylelikle devletin, devrimci
tutsakları zorla F tipi cezaevlerine naklederek, birbirinden ayırma,
yalnızlaştırma, düşüncelerinden koparıp devrimcileri yaşayan ölüler haline
getirme, halkı öndersiz, umutsuz, yozlaşmış yığınlar haline getirme planları,
Türkiye devrimci hareketinin sarsılmaz direnişine çarpmış ve başarısız
olmuştur. Tam tersine direniş büyümüş, halklaşmış ve bütün dünyada ses
getirmiştir.
Bugün Türkiye Halkları,
emperyalizmin ve faşizmin saldırılarına karşı, büyük ölüm orucu direnişinden,
kahraman şehitlerinden aldığı güçle savaşını sürdürüyor.
19-22 Aralık katliamı
yaşandığında daha doğmamış olan şehitlerimiz var bugün. Büyüyüp, faşizmin
teslim almak, yok etmek için her türlü alçaklığı yaptığı, devrim mücadelesini
omuzladılar ve bu uğurda şehit düştüler. Bu faşizmin tecrit politikalarının
yenilgisi, devrimci hareketin zaferidir. Bugün de Mustafa, Helin, İbrahim ve
Ebru'larla devrim mücadelemize yeni direniş gelenekleri ekleyerek devam
ediyoruz ve kahraman şehitlerimizden aldığımız güçle diyoruz ki:
Emperyalizmi ve
İşbirlikçisi Faşizmi Yeneceğiz
Kahramanlar Ölmez Halk
Yenilmez!
19-22 Aralık Katliamının
Hesabını Sorduk Sormaya Devam Edeceğiz!
Kahrolsun Faşizm, Yaşasın
Mücadelemiz!
Avusturya Halk Cephesi