EBA, HALK ÇOCUKLARININ OKUMAMASI İÇİN HAYATA GEÇİRİLEN BİR UYGULAMADIR!
AMAÇLANAN DÜZENE UYGUN KAFALAR YARATMAK VE ASALAK PATRONLARA RANT KAPISI
SAĞLAMAKTIR
Görünürde korona
virüs Covid-19 salgını nedeniyle sekteye uğrayan düzenin eğitim sistemine bir
alternatif olarak şekillendirilen EBA(Eğitim ve Bilişim Ağı), aslında halk
çocuklarının okumaması için uygulamaya konmuş bir düzenlemedir.
Düzenin yaratmak istediği,
“gençlerin eğitimleri aksamasın”, “gençler, salgın koşullarında da eğitimlerine
devam edebilsinler” algısı, hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Tamamen
yalan ve demagojiden ibarettir. “Uzaktan eğitim”, eğitim hakkımızın büsbütün
gasp edilmesidir!
Emperyalizmin yeni sömürgesi olan
ülkemizde, geçmişten bugüne, birbirinden farklı politikalarla halk çocuklarının
okumaması adına her türlü yol denenmiştir. Bu çürümüş düzen, halk çocuklarının
okumasını asla istemez. Bu düzende halk çocukları için biçilen tek rol, sömürü
düzeninin bir parçası olmaktan ibarettir. Düzenin eğitim sistemi, hiçbir halk
çocuğuna gelecek güvencesi vermez-veremez!
Her şey sınıfsaldır. Sınıflar
üstü hiçbir şey yoktur. Şüphesiz ki eğitim sistemi de bu gerçeklikten bağımsız
değildir; eğitim de sınıfsaldır. İki sınıf vardır; burjuvazi ve proletarya.
İktidarın işbirlikçi burjuvazinin(Sabancılar, Koçlar, Ülkerler, Eczacıbaşılar…)
elinde olduğu, emperyalizmin yeni sömürgesi olan ülkemizde eğitim, insan yapma-şekillendirme
aracıdır, yani düzene uygun kafalar yetiştirmek içindir. Burjuvazi, uzun ya da
kısa vadede, çıkarlarına hizmet etmeyecek hiçbir kurum ve kuruluşu kendi
elleriyle inşa etmez, hiçbir politikayı hayata geçirmez. “Uzaktan eğitim”,
sömürü düzeninin devamlılığına hizmet etmesi için hayata geçirilen, asalak
patronların kârını gözeten, halk karşıtı bir politikadır.
Tarihte yapılan ve yapılmayan her
şey bir damara hizmet eder; ya ilerici olana, devrime ya da gerici olana,
düzene. “Uzaktan eğitim” ile yapılmak istenen, halk çocuklarının eğitimden uzak
kalmasının önüne geçme, eğitim için gerekli imkân ve olanakları yaratmak değil;
aksine, salgın koşullarından doğan ortamı fırsata çevirerek, mevcut eğitim
sistemindeki adaletsizliği arttırıp eşitsizliği derinleştirerek, halk
çocuklarını büsbütün işsizlik, açlık ve yoksulluk temelleri üzerinde şekillenen
bir geleceğe mahkûm etmektir.
Burjuvazi, tarih sahnesine
çıktığı günden bu yana, her daim sınıf kiniyle hareket etmiştir. Ezilen emekçi
dünya halkları, tarih boyunca sömürücü egemen sınıflar tarafından hor görülmüş,
aşağılanmaya çalışılmıştır. Halka “baldırı çıplaklar” derler, hele bir isyan
etmeye dursun anında “ayaklar baş mı olacak” derler, yani derler de derler! Burjuvazi,
halk çocuklarına düşmandır. Burjuvazinin gözünde halk çocuklarının zerre kadar
bir değeri yoktur. Onun tek derdi kar hırsıdır. Bu uğurda milyonlarca halk
çocuğunu geleceksizliğe mahkûm etmekten bir an bile tereddüt etmez.
Ülkemizdeki eğitim sistemi gerek
teknik, gerekse de ekonomik anlamda olsun korona virüs Covid-19 salgın
hastalığının üstesinden gelebilecek bir nitelikten yoksundur. Düzenin korona
virüs Covid-19 salgın öncesi eğitim sistemindeki aciz durumu zaten ortadayken,
salgın koşullarında başarılı bir pratik sergilemesi beklenemezdi. Halkımız
“görünen köy kılavuz istemez” diye boşuna demiyor.
“Uzaktan eğitim”, gerek
öğrenciler, gerek öğretmenler, gerekse de ailelerin omuzlarına çok sayıda yeni
sorunlar yüklemiştir. Eğitim hakkının gaspının yanı sıra, altından kalkması son
derece güç, ama bir o kadar da zorunlu kılan bir ekonomik külfeti de
beraberinde getirmiştir.
Güya, “gençler eğitimlerinden
uzak kalmasınlar” düşüncesinden yola çıkılarak hayata geçirilen “uzaktan
eğitim” ile ilkokulundan üniversitesine kadar tüm öğrencilere internet
üzerinden eğitim verilmeye devam edilecekti. Bunun için AKP faşizminin Milli
Eğitim Bakanlığı(MEB), müfredatı yeniden şekillendirerek korona virüs
koşullarında alternatif bir eğitim modeli anlayışıyla “uzaktan eğitim”i
uygulamaya soktu. Milyonlarca halk çocuğu bu sayede, bulundukları evlerden,
internet aracılığıyla derslere bağlanacaktı…
Faşizmin, özellikle de salgın
koşullarında “uzaktan eğitim” üzerine reklamını yaptığı her şey koca bir
yalandan ibarettir. Faşizm, doğası gereği halka düşmandır, halkın çıkarlarına
hizmet edecek hiçbir politikayı hayata geçirmez. Faşizm, halk çocuklarını
açlığa ve yoksulluğa mahkûm edebilmek için ya gerici, yoz, bilim karşıtı,
niteliksiz eğitim sistemiyle düzene uygun kafalar şekillendirmeyi-yaratmayı ya
da halk çocuklarının okumaları önünde türlü engeller yaratarak
eğitimsiz-bilgisiz bir toplum yaratmayı amaçlar. Bu iki farklı yöntem de,
temelde aynı amaca hizmet eder; sömürü düzenin devamına. Çünkü faşizm bilir ki
eğitimli ve örgütlü bir halk, yenilmezdir! Aynı zamanda halk çocuklarını, kendi
yoz düzen kültürüyle de zehirlemeye çalışır. Ki, halk çocukları kendi öz
kültürleriyle, gelenekleriyle, değerleriyle, ahlaklarıyla örtüşen bir
düşünceyle değil de; kirli, çürümüş, kokuşmuş, bozuk, bencilliğin ön planda
olduğu yoz düzen düşünce yapısıyla yetişsin...
Milyonlarca halk çocuğunun
eğitimini bu denli önemseyen(!) AKP faşizmi, “uzaktan eğitim” uygulamasına
katılabilmek için gerekli imkân ve olanakların yaratılması konusunda neler mi
yaptı? HİÇBİR ŞEY! AKP faşizmi ilk olarak, uzaktan eğitim ile hem öğretmenler,
hem öğrenciler hem de aileler cephesinde “yeni bir heyecan” yarattığının propagandasını
yaptı. Ancak işin aslı hiç de öyle değildi… Hem öğretmenler, hem öğrenciler,
hem de veliler için “yeni bir kaygı”, “yeni bir ekonomik külfet”, “yeni bir
dert”ti söz konusu olan…
Uzaktan eğitim için gerekli olan
internet, tablet, bilgisayar vb. ihtiyaçlardan doğan masrafların tamamı, açlığa
ve yoksulluğa mahkûm edilen halkımızın omuzlarına yüklendi. Aynı evde birden
fazla uzaktan eğitim alan halk çocuğunun olduğu haneler için, durum çok daha
kötüydü. Hele ki daha evlatlarına tek bir tablet alacak parayı dahi bulamayıp
da, çocuklarına kendi telefonları aracılığıyla EBA’ya katılma imkânını ancak
yaratabilen veliler için, durum çok ama çok daha kötüydü…
Hemen her fırsatta zam üzerine
zam bindirilen elektrik, doğalgaz, su faturalarının yanına, bir de internet
faturaları eklenmişti artık. Tablet, bilgisayar vb. teknolojik materyaller ise
işin cabası… AKP faşizminin tüm foyası, daha en başından ortaya çıkmıştı.
Faşizmin tek derdi, asalak patronların kârlarına kâr katmaktı. Yine bu süre
zarfı içerisinde dilinden düşürmediği “yeni normal” ile halkın sırtına
yüklediği bunca faturayı, yine halkın gözünde normalleştirmek istedi. Neydi
“yeni normal” ile anlatılmak istenen? Yani eskiden ülkemizde açlık, yoksulluk,
işsizlik ve adaletsizlik vardı ve bu gayet normaldi; şimdi ise artan oranda bir
açlık, yoksulluk, işsizlik ve adaletsizlik var ve bu da “yeni normal”… Düzen
sorunsuz-risksiz bir iktidarın, halkı mahkûm etmek istediği insanlık dışı
yaşamı, halkın gözünde normalleştirmekten geçtiğini çok iyi biliyor! Çünkü
faşizm gayet iyi biliyor ki, eğer insanlar böylesi bir onursuzca yaşamı
reddederlerse, kendilerine dayatılan insanlık dışı bu yaşamı “anormal” karşılarlarsa,
bu durum kendi düzeni için son derece ciddi bir tehdit unsuru oluşturacaktır.
Covid-19 salgınından dolayı
birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de eğitime 16 Mart’tan itibaren ara
verilmiş ve “uzaktan eğitim” uygulamasıyla 2018-2019 eğitim-öğretim yılı
“tamamlanmıştı”…
İlerleyen süreçte MEB, Bilim
Kurulu’nun tavsiyeleri doğrultusunda 21 Eylül tarihinde okul öncesi ve
ilkokulların birinci sınıfını aşamalı olarak yüz yüze eğitime başlatma kararı
aldı. Devamında ise 5 Ekim’de uygulamalı meslek liseleri, 2 Ekim’de ilkokulun
bütün sınıfları, 8. Ve 12. Sınıflar, 2 Kasım tarihinde ise 5. Ve 9. Sınıflarda
yüz yüze eğitime başlaması kararı alındı. Aradan geçen bunca zaman dilimi
içerisinde hâlâ internet sorununu dahi çözemeyen sayısız yoksul aile var.
AKP faşizmi, bundan sonraki
süreçte halka karşı işlediği tüm suçlara, “Bilim Kurulu” aracılığıyla, meşru
zemin yaratmaya çalıştı. İşsizliğe, açlığa, yoksulluğa ve adaletsizliğe mahkûm
ettiği milyonlarca halkımıza utanmadan, sıkılmadan, yüzleri bir nebze olsun
kızarmadan “evde kal” diyebildiler. Covid-19 koşullarında yaşanılan tüm
sorunları “maske”, “mesafe” ve “temizlik” konularına indirgeyip, hastalığın
yayılmasının sorumluluğunu da yine halkımızın omuzlarına yükleyebildiler. Oysa
sorunun temelinde yatan mesele ne maske, ne sosyal mesafe ne de temizlik
meselesiydi; asıl sorun düzen sorunuydu! Düzen, tabiatı gereği her duruma, her
koşula ve her olaya kâr odaklı baktığı için, hastalığa karşı da insan odaklı
yaklaşmadı ve neticesinde bir çözüm üretmedi. Tastamam düzenin uşaklığı
görevini üstlenen “profesörlerin” ağızlarından çıkan halk karşıtı söylemlerle,
bilimsellik adına halkımız büsbütün açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmek itendi
ancak hayata geçirilen politikaların, faşizm cephesinden üretilen
propagandaların bilimsellikle uzaktan yakından bir alakası yoktu; hepsi
anti-bilimseldi!
İçerisinde bulunduğumuz süreçte
ise yeniden büsbütün “uzaktan eğitim”e geri dönülmüş durumdadır. Geride
bırakılan süreçte milyonlarca halk çocuğunun eğitim hakları gasp edilmiş,
üstüne üstlük, bir de arsızca, sınava tabii tutulmak istenmişti!
“Başarılı” bir süreç
söylemlerinin hiçbir gerçekliği yoktur. Milyonlarca halk çocuğunun yanı sıra
eğitim emekçileri; bağlantı kopması vb. nedenlerle yaşanan teknik aksaklıklar,
internet erişimi sorunları, EBA’daki eksiklik ve aksaklıklar, MEB’in yeniden
şekillendirdiği eğitim programının “uzaktan eğitim”e uygun olmaması, teknolojik
donanım yetersizliği, dijital araçların yetersizliği gibi pek çok sorunla karşı
karşıya kaldılar.
Gerek öğretmenler, gerek öğrenciler,
gerekse de aileler “uzaktan eğitim”in verimsiz olduğu noktasında hemfikirler. Öğrenciler hiçbir şekilde verim alamamaktadırlar.
Ki verim alınması da mümkün değildir. Zaten faşizmin de böylesi bir kaygısı
yoktur. Aksine, faşizm her şeyi daha da anlaşılmaz kılmak adına uğraş verir.
Bir sınıf ortamında dahi verimli bilgi aktarımında başarı sağlanamazken; bir
bilgisayar, bir tablet ya da bir telefon üzerinden başarı elde edilmesi mümkün
olabilir mi; hele ki böylesi bir müfredat ve böylesi çarpık bir düşünceyle…
Aynı evde birden fazla kişinin
uzaktan eğitim görüyor olması ise karşılaşılan sorunları kat be kat arttırıyor.
Örneğin “uzaktan eğitim” gören iki halk çocuğunun olduğu bir evde, derse
katılım sağlayabilmek için en az iki materyal zorunlu oluyor çünkü dersler aynı
saatte başlıyor! Ev yaşamı büsbütün buna göre şekillenmek zorunda kalıyor. Her
ders saatinde, her öğrenci için bir oda!
Öğrencilerin yaşadığı diğer
sorunlara bakacak olursak; internet kotasının yetmemesi, derslerin çakışması ve
evlerinde gerekli teknolojik donanımlara sahip olmaması, evlerinin ders
ortamına uygun olmaması, “uzaktan eğitim”e katılımın yoğunluğundan kaynaklı
sistemsel çöküşlerin yaşanması, sık sık bağlantı kopma sorunlarının
yaşanmasından kaynaklı derslerin bölünmesi vb. sorunlar karşımıza çıkmaktadır.
Faşizmin “uzaktan eğitim”i,
eğitimdeki fırsat eşitsizliğini arttırmaktadır. Ücretsiz internet, ücretsiz
bilgisayar, ücretsiz tablet en haklı ve meşru istekler olarak karşımıza
çıkıyor. Faşizm bu sorunların hiç birine çözüm üretmez, üretemez. Çünkü zaten faşizm,
bu sorunların ana kaynağıdır. Bizlere dayatılan böylesi bir yaşamı reva
görmemiz isteniyor. Buna asla izin vermeyeceğiz! Düzenin bozuk eğitim sistemine
karşı tek alternatifimiz, halk için eğitim mücadelesini yükseltmekten geçiyor.
Milyonlarca liseli gençlik başta olmak üzere, açlığa ve yoksulluğa mahkûm
edilmek istenen halkımızın “uzaktan eğitim”den kaynaklı düzene karşı beslediği
haklı öfkeyi örgütleyecek ve savaşımızı büyüteceğiz!
Sonuç olarak;
1-) “uzaktan eğitim”, halk
çocuklarının okumaması, eğitim haklarının gasp edilmesi için uygulamaya konmuş
bir uygulamadır.
2-) “uzaktan eğitim” ile
amaçlanan, düzene uygun kafalar yaratmak ve asalak patronların kârlarına kâr
katmaktır.
3-) Düzen, Covid-19’a bir çözüm
üretemediği gibi eğitim sistemindeki sorunlara da bir çözüm üretemiyor.
4-) Normal koşullarda dahi
başarılı bir pratik elde edilemeyen düzenin eğitim sistemiyle, Covid-19
koşullarında başarılı bir sonuç elde etmek imkânsızdır.
5-) ”uzaktan eğitim”e
katılabilmek için gerekli olan internet, tablet ve bilgisayar gibi imkân ve olanaklar,
halka ücretsiz olarak sunulmalıdır.
6-)Liseli Dev-Genç saflarında
örgütlenelim ve bu adaletsiz eğitim sistemine karşı birlikte mücadele edelim!