Tam 49 yıl önce idi.
Tam 49 yıl önce dünyanın Türkiye’sinde
yine zulme kafa tutuyordu yiğitler.
Tam 49 yıl önce Türkiye'nin
Kızıldere'sinde Anadolu ihtilalinin yeni rotası çiziliyordu.
"Biz Buraya Dönmeye Değil, Ölmeye
Geldik" sözü bir halkın, bir ülkenin, hatta dünyanın kaderini değiştirecek
kilit bir söz olarak tarihe kaydediliyordu.
Çünkü Kızıldere'de ölmek
Anadolu halklarının geleceğini
belirlemek idi.
Kızıldere'de ölmek
Sosyalizm düşüncesini, silahlı
kurtuluş çizgisini ebediyen Anadolu topraklarında yaşatmak demekti..
Kızıldere'de ölmek
Ardından gelen her yeni günde, her
yeni zamanda "artık bitti" denilen yerde yeniden doğmaktı..
DOĞDULAR….
Kızıldere'de ölenler, savaşın kaldığı
yerden süreceğinden bir an bile tereddüt etmediler..
Kararlılıklarının, kahramanlıklarının,
fedakarlıklarının kaynağında bu vardı. Artlarından gelenler onları yanıltmadı..
Tohumlar filiz verdi...
1984-96-2000 Ölüm Orucundan, 12
Temmuzlara, 16-17 Nisan Çiftehavuzlar’dan, Parti Kuruluş Kongresine, Sibel
Yalçın, Erdal Dalgıç, Muharrem Karataş ve Alişan Şanlıdan, Elif Şafak
Bahtiyara, Umudun adı olup dağlardaki Şahanlarımızdan, Helin Mustafa İbrahim ve
Ebru’lara...
Ve daha onlarca imha saldırısından
yara-bere içinde ama alnı ak, başı dik çıktılar.
Bugün eğer " 49 yıl önce"
diye kurabiliyorsak cümlelerimizi ve her geçen yıl sadece sayı değil, umut da,
kurtuluş düşüncesi de büyüyorsa..
Kim diyebilir ki 10'lar ÖLDÜLER...
O kadar çok duyduk ki Yüzlerce katilin
karşısında Binlerce merminin, bombanın karşısında. Kimi zaman birkaç kişi, çoğu
zaman tektiler Ama asla ve asla teslim olmadılar.
Bazen kanlarıyla duvarlara
emanetlerini işlediler. Ya da tilililerle karşıladılar ölümü..
Bütün dünya koyu bir umutsuzluğun,
inançsızlığın ortasındayken onlar orak-çekiçli yıldız dalgalandırdılar göklerde
Meydan okudular " VARSA CESARETİNİZ GELİN" diye..
Bazen yangınlar ortasında, alevler
içinde zafer işaretleriyle düşmanlarını bile şaşkına çevirdiler.
Bazen insan aklını alt-üst edip
yüzlerce gün açlığa yattılar.
49 yıldır onlarca kez kuşatıldılar Ve
her kuşatmada onlarca üs , meydan, sokak, koğuş bir direniş kalesine çevrildi..
49 yıldır yüzlerce kez şehit düştüler.
Ve her şehit düşen yeni bir halka ekledi geleneğe..
Her biri Parti-Cephe çizgisinde yeni
bir adım attılar. Her biri Anadolu ihtilalinin zaferine daha da
yakınlaştırdılar..
Yeni bir dünyanın, bağımsız bir
ülkenin tuğlaları oldular.
Bu geleneğin kökleri Baba İshaklarda,
Bedreddinlerde, Pir Sultanlardadır..
Kökler '71 Haziran'da Maltepe'den, '72
Şubatında Arnavutköy'den ve '72 Mart'ında Kızıldere'den Anadolu'nun dört bir
yanına ulaştı.
Parti-Cepheli kanının akmadığı bir
toprak parçası, direniş sloganlarının yankılandığı bir parça gökyüzü kalmadı Anadolu’da..
10'lar güneşimiz, 10'lar kurtuluş
meşalemiz, 10'lar Mahir Hüseyin Ulaş 10'lar gibi ideolojik moral değere sahip
olmak onları emperyalizm ve oligarşi karşısında daha güçlü kılıyor..
Kızıldere olduğu içindir ki, 10'ları
kimse ama kimse yollarından alıkoyamıyor.
Gelenek büyüdükçe Umut da büyüdü, inanç
da
Çünkü hepsi aynı şiarın yankısıydı..
YA ÖZGÜR VATAN YA ÖLÜM...
Ulm Halk Cephesi