1- “Faşizmin Yasal Zorbalığına Boyun Eğmeyeceğiz Adalet İstiyoruz Alacağız Kampanyası”
kapsamında Hatay'da Edibe Özçelik için Adalet İstediniz.
Hatay'a gidiş nedeninizi ve hazırlık
sürecinizi anlatır mısınız?
Merve Demirel: Hatay'a sizin de sorunuzda belirttiğiniz gibi
"Faşizmin Yasal Zorbalığına Boyun
Eğmeyeceğiz Adalet İstiyoruz Alacağız” demek için gittik.
Edibe Ana'nın katledilmesine yol açan
durum sadece Hatay Teke başı Mahallesinde oturan Özçelik
Ailesinin değildi. Ülkemizde adalet
mücadelesi veren, yozlaşmaya, uyuşturucuya ve faşizme karşı
mücadele eden halkımızın başına
geliyordu çünkü. Mafyaların, işçi- emekçi katili
patronların, çetelerin, tecavüzcülerin evleri sabaha
karşı uzun namlulu silahlarla basılmazken halk çocuklarının
evleri basılıyor ve katlediliyorlardı. Dilek
Doğan, Günay Özarslan, İnanç Özkeskin ve daha nice halk
çocuklarının evi basıldı ve katledildiler. Bu
halk düşmanlarının, faşizmin bilinçli bir politikası. Bu
politikayı teşhir etmek ve bu politikanın da
karşısına direnişle çıkan Ümit ve Filiz Özçelik'in
direnişlerine destek olmak istedik.
Hazırlık süreci olarak Edibe Ana direnişi için ne
yapabiliriz diye konuştuk. Bir program çıkardık.
Dağıtacağımız bildirileri, yapacağımız kuşlamaları
hazırladık. Ziyaret edeceğimiz DKÖ'lerin,
sendikalarının listesini hazırladık.
Hüseyin Kütük: Aslında benim kimlik sorunum vardı, yani
kimliğim yoktu. Bu yüzden de Hatay' a
kimlik çıkarma işini yetiştirebilirsem giderim dedim. Bu
yüzden de Hatay' a hazırlık sürecine
katılmadım. Kimliğimi ancak hareket tarihinin olduğu gün
çıkarabildim. Ama iletişim eksikliğinden
dolayı Hatay' a gönderdiğimiz arabayı kaçırdım ve binemedim.
Ben de Hatay'a otobüsle gittim.
Tabii ki Hatay' a gidiş sebebimiz ev baskını sırasında
polislerin engellemesi sonucu katledilen Edibe
Anne için adalet istemekti. Ki, bu yaşanan olaya ses
çıkarmazsak yarın bizim evimiz haksız ve
hukuksuz yere basılabilir ve aile üyelerimizden birisi
katledilebilir. Bu yüzden insan olmanın gereği
olarak yaşanan bu adaletsizliğe karşı ses çıkarmalıydık.
2- Edibe Özçelik nasıl katledildi ve çocuklarının Adalet
Direnişi ne kadardır sürüyor ve talepleri
nedir?
Merve Demirel: Edibe Özçelik 20 Ocak 2020'de Hatay'ın
Samandağ ilçesi Teke başı Mahallesinde
yozlaşmaya ve uyuşturucuya karşı mücadele eden oğlu Ümit
Özçelik için sabaha karşı evlerine
yapılan polis baskınında katledildi. Uzun namlulu silahlarla
70 yaşındaki Edibe Özçelik'in evini
basarak çocuklarının kafalarına silah dayadılar. Bunun
üzerine Edibe Özçelik fenalaştı. Polisler Edibe
Özçelik'e bir bardak su verilmesine dahi izin vermeyerek
ambulansın çağrılmasını geciktirdiler. Edibe
Özçelik kalp krizi geçiriyordu ve polislerin müdahaleyi
engellemesi sonucunda kalp krizi geçirerek
katledildi.
Çocuklarının direnişi 558 gündür sürüyor. Talepleri
annelerinin katillerinin yargılanması ve ceza
almalarıdır.
Hüseyin Kütük: Merve, Edibe Annenin nasıl katledildiğini ve
direnişin taleplerini, direnişin ne kadar
sürdüğünü zaten anlattı.
3- Hatay'da DKÖ'leri, sendikaları, baroyu ziyaret ettiniz ve
bu ziyaretlerden ne sonuç elde
ettiniz?
Merve Demirel: Yaptığımız ziyaretlerinin temel amacı Edibe
Ana için süren adalet talepli direnişi bir
kere daha DKÖ'lerin, sendikaların, baronun gündemine
taşımaktı. Halka karşı yüklendikleri misyonun
gereğini yapmalarını, direnişin yanında olmaları
gerektiğini, bugün yargı ve polisler eliyle yaratılan ve
sistemli bir hale getirilen adaletsizliğe karşı birlikte
mücadele etmek gerektiğini ve ancak bu şekilde
faşizme karşı durabileceğimizi anlattık. Edibe Ana'yı
katleden polislere dava açılması için kendilerinin
de dilekçeler vereceklerini ve adliye önünde yapılan eyleme
katılacaklarını söylediler.
Hüseyin Kütük: Hatay' da işbölümü yaptık. DKÖ'leri,
sendikaları ve baroyu Merve ziyaret etti. Hepsi
de duyarlılıklarını ifade edip kampanyaya destek
vereceklerini dile getirdiler. Bizler de verdikleri bu
sözlerin takipçisi olacağız.
4- Edibe Özçelik'in katillerinin yargılanması için neler
yaptınız?
Merve Demirel: Her pazartesi Abdullah Cömert Parkında ve her
perşembe Samandağ Adliyesi
önünde yapılan basın açıklamalarına toplu olarak katıldık.
Teke başı Mahallesinde kapı çalışmaları
yaparak halka bir kere daha mahallelerinde katledilen Edibe
Özçelik'i ve çocuklarının sürdürdüğü
direnişi anlattık. Adliyeye toplu olarak Edibe Ananın
ölümüne sebep olan polisler hakkında
soruşturma açılması talebiyle dilekçeler verdik. DKÖ'leri,
sendikaları ve baroyu ziyaret ettik.
Hüseyin Kütük: Çalışma yaptığımız Teke başı Mahallesi’nde
jandarma ve polis bizim il dışından
gelen yasadışı örgüt üyeleri olduğumuzu söylemişler. Biz de
Teke başı Halk Meclisi'nin toplantısına
katılıp jandarma ve polisin söylediklerinin doğru olmadığını
anlattık. Mahallelerinde katledilen bir
insanın adalet mücadelesine destek omuz vermek ve hep
beraber hakkımızı aramak için burada
olduğumuzu anlattık.
Ve şehit ve tutsak ailelerimizi gezip sürmekte olan Edibe
Özçelik için adalet kampanyasını anlattık
onlara.
5- Hatay'da bir saldırıya uğradınız. Jandarma, polis bildiri
dağıttığınız esnada size saldırdı. Bu
saldırının amacı neydi? Gözaltılara karşı nasıl direndiniz?
Merve Demirel: Hatay'a gidiş nedenimizden bahsetmiştik.
Faşizmin yasallaştırılmak istenen
zorbalığına karşı halkın direnişlerini büyütmek ve
yenilerini örgütlemek istiyoruz. Biz bunu isterken
faşizm de zorbalığı yasallaşsın istiyor. Adalet mücadelesi
veren kimseye tahammül edemiyor. Çünkü
biliyor ki biz varsak faşizm kendisine yaşam alanı bulamaz.
Bunun için saldırdı zaten. Hatay'a
gelişimizden bir süre sonra da halka ‘İstanbul'dan örgüt
üyeleri geldi’ diyerek bizi terörize etmeye
çalıştı. Bunu fiili bir saldırıya dönüştüreceğini
biliyorduk. Nitekim de öyle oldu.
Mahallede dağıttığımız bildiriler bitmişti. Ümit Abi biraz
daha bildiri almak için yanımızdan ayrıldığı
esnada sivil giyimli jandarmalar önünü keserek ‘ifade
eksiğin var bizimle gel’ diyerek kaçırma
girişimde bulundu. Zorla araca bindirmeye çalışıyorlardı. Bu
durumu fark ettiğimiz anda Ümit Abinin
yanına koştuk. Şura ve ben ajitasyonlarla halka yapılan
kaçırma girişimini, annesi katledilmiş ve
adalet isteyen Ümit Özçelik'e duydukları kini, adalet
istediğimizi bunun için saldırıya uğradığımızı
anlatıyorken Can da Ümit Abiye işkence yapılmasını
engellemeye çalışıyordu. Daha sonra Can'a da işkence yapmaya başladılar. 3-4
kişi Can'ı yere yatırıp tekmelerken biri diziyle boğazına basıyordu.
Tıpkı Can’a ABD’de katledilen George Floyd'a, katil ABD
polisinin yaptığı gibi. Bu defa ben ve Şura
ajitasyona devam ederken Can'a yapılan işkenceyi engellemeye
çalışmaya başladık. İşkenceli
gözaltına karşı bizi direnişe sevk eden iki şey vardı meşru
olan bizdik ve adaletli bir yaşam için
oradaydık.
Hüseyin Kütük: Evet orada yaşadığımız saldırı planlı ve
bilinçliydi. Yaratmak istediğimiz adalet
mücadelesini hazmedemediler. Ve saldırarak onlardan korkup
kaçacağımızı, sesimizi
çıkarmayacağımızı düşündüler. Ama hesap etmedikleri bir şey
vardı. O da halkın adaletsizliğe karşı
olan öfkesi ve adalet talebi idi. Bizler de orada bu öfkeyi
ve adalet talebini örgütlemek için oradaydık.
Ve taleplerini sahiplendiğimiz halkımız da bizi yalnız
bırakmayarak yaptığımız hiçbir şeyin boşa
gitmediğini gösterdi.
6- Hatay halkının ilgisi, sahiplenmesi nasıldı?
Merve Demirel: Halkın direnişi çok güzeldi. Onların bizleri
sahiplenmesi sonucunda ben ve Şura'yı o
an gözaltına alamadılar. Halk çok öfkeliydi. 4 insana
yapılan bu saldırıyı kabullenemiyordu. Polislere
yeter artık diyor bizler de sizi şikâyet edeceğiz ne
yapıyorsunuz gençlere diyorlardı.
Can ve Ümit Abi'yi gözaltına alabilmek için yüzümüze biber
gazı sıkmışlardı. Bu sebeple hiçbir şey
göremedik. Gözlerimizi açamıyorduk ve yüzümüz çok yanıyordu.
Halk etrafımızda bizlere yardım
etmek için çabalıyordu. Bir abla kolumuza girdi. “Merak
etmeyin ben sizi evime götüreceğim” dedi.
Süt almalarını istedik. Aldılar. Yüzümüzü sütle yıkarken
mahalledeki çocuklar ellerine geçirebildikleri
her şey ile bizi yelpazeleyerek serinletmeye çalışıyor ve
acımızı azaltmak istiyorlardı. O anki
duygularımı tarif edecek kelimeleri bulamıyorum. Faşizm
karşısında korkan, sinen halk zamanı
gelince korkusunu yeniyor ve faşizme karşı bedenlerini
önümüze barikat yapabiliyor. Bunu teoride
biliyordum. Ama pratikte deneyimlemiş olduk. Tıpkı Grup
Yorum ‘un bir parçasında söylediği gibi
"halkın sımsıcak büyük elleri" bizleri sarıp
sarmalamıştı. Bir saat kadar sonra toparlandık. Ablaya ve
gençlere çok teşekkür ettik. Abla her zaman yüreğinin de
evinin de bizlere açık olduğunu söyledi.
Gençler ellerimizden yere dağılan bildirileri toplamışlardı.
Abla ''Bunları bisikletle mahalleye
dağıtırız, siz merak etmeyin'' dedi. Bir başka mahallede
oturan aile de yaşanan saldırı esnasında duvar
gazetelerimizin olduğu poşeti alıp saklamıştı. Bizler sokağa
çıkınca da bizi çağırıp verdiler. Yani
çalışmayı halkımızla birlikte yaptık.
Hüseyin Kütük: Halkın sahiplenmesi gerçekten müthişti.
Dediğim gibi verilen hiç bir emek boşa
gitmiyor.
7- Direnişler Meclisi'nin Hatay ziyareti genel olarak nasıl
geçti, neler öğrendiniz, ne sonuçlar
elde ettiniz, değerlendirir misiniz?
Merve Demirel: Bugün AKP iktidarı en temel haklarımızı
kullanmamıza dahi tahammül edemiyor.
Engels'in söylediği gibi; ilk kurşunu burjuvazi sıkıyor ve
kendi yasalarını bile hiçe sayıyor. Direnerek
kabul ettirdiğimiz haklarımızı kullanırken gözaltına alıyor
ve yıllara varan hapis cezalar alabiliyoruz.
“Bu süreç de direnilmez” sözünün her zaman yanlış olduğunu
biliyorduk ama Hatay ziyaretimiz bunu daha da somutlamamızı sağladı. Halkın
bizi sahiplenmesi, onların kapısını adalet kampanyamız için
çaldığımızda bizi misafir etmesi bize bir kez daha gösterdi
ki; Anadolu halkının o soylu damarını,
direnme damarını hiçbir zorba yok edemez. İşte biz
devrimciler o damarı taşıyoruz ve taşımaya devam
etmeliyiz. Çünkü o geleneğe sahip çıktığımız ölçüde yenilmez
olduğumuzu bir kere daha öğrenmiş
oldum. Aslında özetlemek gerekirse Hatay bana öğrendiğim ve
öğrenmekte olduğum doğruları bir
kere daha öğreterek bilgilerimi berraklaştırdı.
Hüseyin Kütük: Bu süre zarfında hep bir şeyler öğrendim. Ama
bu gezide 6 senede yaşadıklarım kadar
bir tecrübe yaşadım. Çünkü halkın bizleri sahiplenmesi halka
olan güvenimi bir kat daha arttırdı. Yeter