İtalya'da Ayten Öztürk'ün direnişini anlatan tiyatro gösterimi yapıldı.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, İtalya'nın Sessa Aurunca kentinde Ayten Öztürk'ün destansı ve kahramanca direnişi bir tiyatro gösteriminde anlatıldı.
Tiyatro, Ayten'in mahkemede işkenceyi anlattığı savunma baz alınarak sahnelendi.
4 kişiden ibaret olan ve asıl olarak konuşmayı baz alan oyun, ayakta oynandı.
Girişte kısa müzikal bir performans sergilendi.
Monica Vellucci sırf bu oyun için
Pietro Loffredo tarafından bestelenen parçaları yorumladı.
Gösteri 1,5 saat sürdü.
8 Mart bu tiyatronun ilk gösterimi için çok uygun bir tarihti.
Çünkü Ayten Öztürk'ün direnişi gerçekten bütün kadınların onur kaynağıdır.
Eğer "güçlü" kadının tanımını yapmak gerekirse, bunlardan biri kuşkusuz Ayten Öztürk olacaktır.
Eğer "özgür" kadının tanımını yapmak gerekirse, gene Ayten Öztürk'ü göstermek gerekir.
Çünkü özgür olmak demek, düşmana boyun eğmemek demek.
Çünkü özür olmak demek, direnebilme "özgürlüğünden" hiçbir şart ve koşul altında vazgeçememek demektir.
Güçlü kadın demek, Ayten Öztürk gibi olmak demektir.
Çünkü Ayten gücünün kaynağının bilincinde olan bir kadın.
Ayten, gücünü tarihsel ve siyasal haklılığından alıyor.
Ayten gücünü şehitlere olan bağlığından alıyor.
Ayten gücünü devrime olan inancından alıyor.
Düzen bize en pespaye kadın tiplemelerini "rol modeli" olarak gösterir.
Farklı farklı "sapıklıkları", terbiyesizlikleri, "özgürlük" ve "güçlü" olmak olarak yutturmaya çalışır.
Mesela ahlaksızlığı "cinsel özgürlük" diye yutturur. Veya eşcinselliğin güzellemesini yapar.
Saygısızlığı, edepsizliği, terbiyesizliği "güçlü olmak" gibi gösterir.
Neden? ‘’Çünkü ben kimseyi dinlemem, kimseyi takmam. Ben kendi doğru bildiğimi yaparım. Benim canım ne isterse onu yaparım, kimsenin ne düşündüğü ne yaptığı benim umrumda değil" düşüncesini beyinlerimize empoze etmeye çalışır.
Böyle yaparak, kadınların "yüzyılların ezilmişliğinden" gelen güçsüzlüğünün üstünü örtmeye çalışır.
Hollywood milyonlarca, milyarlarca dolar ile "kadın kahramanlar" yaratmaya çalışır.
Çok bilindiklerden birisi "Tomb Raider" karakteridir mesela. Nasıl bir kahramanlıktır? Yarı
çıplak dolaşır, fiziği kusursuzdur, "sıfır bedendir" kuşkusuz, karate, kung fu...bütün dövüş sporlarına hitap etmiştir, hayali ve gerçek canavarları alt eder.
Bunlar uyduruk hayal ürünleridir.
Oysa Ayten Öztürk çok gerçek. İnancıyla, yüreğiyle, bilinciyle hiçbir Hollywood filminde olamayacak kadar korkunç bir düşmanla, faşizmle boğuşmuş. Onun vücuduna 898 yara izleri bırakmış düşman. Ama bir kere "AH" dedirtememiş, boynunu eğdirememiş.
İşte gerçek kahramanlar böyle oluyor.
Kadınlar kendilerine ahlaksızlığı, sakilliği, yozlaşmayı değil. Ayten Öztürk gibi devrimci kadınları rol modeli olarak seçmeli.
08 Mart iş gününe denk gelmesine rağmen, tiyatro gösterimini izlemeye yaklaşık 100 kişi gelmişti. Tiyatro bittikten sonra Ayten'in mesajı okundu.
Tiyatronun sonunda alkışlar koptu.
Ayten Öztürk seyircilere sürpriz yaparak görüntülü bağlandı.
Seyircilere kısa mesaj verdi. Geldikleri için teşekkür etti ve kendisini ayakta tutan şeylerden birisinin "enternasyonal dayanışma" olduğunu vurguladı.
Sözünü Ölüm Orucu direnişçisi Gökhan Yıldırım ve Sibel Balaç ile dayanışma içinde bulunmaya çağırarak bitirdi.