16 Mart 1978 yılında ise, devrimci gençliğin üzerine sivil
faşist çetelerinin salındığı yıllardı. Devrimci mücadelenin gelişmesinden
korkan faşizm Beyazıt ta olan İstanbul Üniversitesi kampüsünün girişinde toplu
olarak okula giren devrimci öğrenciler üzerine bombalar atarak saldırdı.
Onlarca devrimci öğrenci bombanın patlamasıyla etrafa savruldu, ağır yaralandı.
Bu saldırıda ise 7 öğrenci katledildi.
O günden bugüne devletin kitle katliamları bitmedi. Artarak,
daha da vahşileşerek devam ediyor. Devlet açıktan yapamadığı katliamları kendi
yüzlerini gizleyerek ya da kuklaları olan sivil faşistlere yaptırmış, bombalar,
silahlar bizzat devletin polisleri, askerleri tarafından temin edilmiştir. Yine katliamları yapanlar devlet tarafından
korunmuştur. Buna tepki gösteren halk ise bu defa devletin resmi güçleri
tarafından açıktan katledilmiştir.
Gerçek suçlular senelerce gizlenmeye çalışılmış ancak eninde sonunda bu
katliamın sorumlusunun devlet olduğu ortaya çıkmıştır.
Devlet aynı devlet, faşizm aynı faşizmdir.
Emperyalizm ve faşizm kendi çıkarlarını korumak için
katliamlar planlamaktan, yapmaktan ve bütün gerçekleri çarpıtarak, gerçek
sorumluluğun kendilerinde olduğunu gizleme çabalarından asla vazgeçmemiştir.
Faşizm hala bu katliamlarını sürdürüyor, aynı yalanları söylemeye devam
ediyor. Oysa o gün söylediğimiz gibi bugün
de diyoruz ki,
Katleden Devlet Direnen Halktır!
Beyazıt Şehitleri Ölümsüzdür!
16 Mart Beyazıt’ta Devlet Katletti!
Beyazıt’ın Hesabını Soracağız!
Katiller Halka Hesap Verecek!