Direnişimizin
sıcaklığı ile kucaklıyorum, selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Nasılsınız? Umarım
iyisinizdir. Bizlerde iyiyiz. Geçen mektup göndermiştim geri geldi. “Adreste
başka bir dükkân var” notu düşülmüş. Cadde üzerindeki dükkâna mı girdiler dedik
anlamadık. Yeniden yola düştük sana “Bir yol hikâyesi” anlatayım mı?
“Uzun ince bir
yoldayım” diye Türküye başladık nicedir. Yola çıktık ve yürümenin onuruyla
adımlamaktayız. Yolda olmak bir sürekliliğin içinde olmaktır. Zaten var olmak
yaşamak da yolculuğun içinde demek değil midir? Belki kimileri için kısa rahat
huzurlu gelir kimileri içinse sarp dolambaçlı engebelidir.
Bu yolda zordur
bilgisiyle yol yoldaşı, can yoldaşı olmak. Bir yolu birlikte yürümek, birlikte
göğüslemektir. Ve o yolu nihayete erdirebilmek… Yolun başındayken ilk adım
elbette çok önemlidir. Derler ya, “Başlamak bitirmenin yarısıdır” diye.
Doğrudur ve bir doğruyu da dünya halklarının devrimci önderlerinden Mao
söylemiştir; “Yol ne kadar uzun olursa olsun ilk adım atılmalıdır”
İlk adıma dair ne
çok şey söylenmiştir. Ama unutmamamız gereken bir şey daha vardır atılan o
“ilk’’ adım ve atılması gereken bir de “son adım” olduğu gerçeği çünkü “ilki”
ne kadar iradeyi hayali umudu temsil ediyorsa ‘’son adımda’’ inancı kararlılığı
ve zaferi temsil eder. Son adımla nihayetlenmeyen hiçbir “ilk” adımın bir amacı
yoktur ve sonuçlanmamış kara bir başlıktır.
Ada futbolunda
sıkça kullanılan. “From her oto villain” (Efsaneden haine dönme) deyimi vardır.
Bu sözü maça iyi başlayıp, kötü bitiren futbolcuları tanımlamak için
kullanırlar.
Yani yola çıkmışsa,
ilk adım atılırsa o yoldan sapılmaz patikalardan, çamurdan, asfalttan
geçeceğini bilirsin. Seni o yolun sonunda neyin beklediğini daha o “ilk” adım
atmadan bilirsin ki ona göre heybeni yüklenir düşersin Karl Jaspers’in dediği gibidir
“Felsefe yolda olmak demektir” Sen yürüdükçe hayatta anlam kazanır…
Şimdi biz böyle bir yoldayız. Serüvenciler olarak. Yol yoldaşım can yoldaşım öğretmen Sibel’le birlikteyim. Omuz omuza şair Gülten Akın “en güzeli yol yürüyüş öğretir” demiş ya bende Sibel’i yoldayken tanıdım. Tanıştım. Benim bu yola nasıl çıktığımı değil de onun nasıl çıktığını öğrenince Ada futbolunda kullanılan deyim geldi aklıma. Ama önce onu kısaca tanıtayım.
Bazı insanlar
öğretmen olmak için doğmuş diye bir söz yok biliyorum ama Sibel öğretmen olmak
için doğmuş. Çocukluğundan itibaren istemiş. Öğretmen lisesini yatılı okumuş
sonra Ankara Üniversite’sinde Zihinsel Engelliler Öğretmenliğinden mezun olmuş
ve ilk görev yeri olan Antalya’ya atanarak çok sevdiği özel çocuklarımıza
öğretmenlik yapmaya başlamış. Zordur, meşakkatlidir özel çocuklarımızı
yetiştirmek. Bunun için mesleğinden önce insan sevmek gerekir ki o da Sibel’de
çokça vardır. Sibel’in hayat yolu da böyle başlamış görev yaptığı Antalya’da
tanıştığı biriyle yolunu kesiştirerek evleniyor. Evlendiği kişiden devrimi
devrimciliği nasıldır dinliyor. O anlattıkça Sibel daha çok merak ediyor.
Sordukça öğreniyor ama evlendiği kişinin anlattığı şeyler içinde yerine
oturmayan bir taşı fark ediyor.
Sibel evlendiği
kişinin “çorbacı” olduğunu öğreniyor Büyük Direnişte 7 yıl boyunca 122 kez
kahramanlaştığımız yüzlerce gazimizin olduğu bu destansı yolu bitirememiş
yoldaşlarını değerlerini bir tas çorbaya satmış bir hain. Böylesi “çorbacılar”
nostaljiyi çok severler ve kendilerinin yaptıklarını “kahramanlık” gibi
göstermeye çalışırlar. Ancak günün birinde sis kalkar ve gerçekler ortaya
çıkar. Sibel’imizde önce bu çorbacıdan boşanır ve o çok sevdiği mesleğini de
bırakarak yeni bir yola düşer.
Bu yol onu
Ankara’nın Yüksel’ine getirir. Önüne engeller dolambaçlı yollar çıkar devam
eder yürümeye. Yıllardır üyesi olduğu meslek örgütüne gider kapıyı kapatırlar
yetmezmiş gibi saldırıya uğrar ana yoldur bu bir kere çıkmış ve geri dönemez
devam eder yürümeye… Bilir zordur fakat imkânsız değildir.
Sibel’i yolundan
döndürmek için hakkında ‘’dijital delil’’ uydurulur, tutuklar ve ceza verirler
Hapishaneyle sınanmak önüne taş koyarlar! Artık istesen de yürüyemezsin hepi
topu 10 adıma mahkûm ederler. Sırf çıktığı o yolu tamamlama diye cümlesi
ortaklaşır…
Sibel öğretmendir.
Bir öğretmenin ilk yapacağı şey elbette her koşulda öğretmeye devam etmesidir
nitekim Sibel artık devletin kadrolu, atanmış öğretmeni değilse de halkın
öğretmeni olmuş ve bir “çorbacıdan” duyduğu öğrendiği ölüm orucu direnişini
şimdi kendisi icra ederek yoluna emin adımlarla yürümenin doruğundadır. “Çorbacı” Ada futbolundaki deyim gibidir Sibel
ise tarlada su içmeyi unutan çocuklar gibidir…
İlk adım önemlidir
ama son adım daha önemlidir! Sibel’in ayağı da Anadolu toprağındadır ve sarf
dolambaçlı engebeli yolu zaferle taçlandıracaktır.
Sevgili İrfan abi
yolumuzun üstü diye sana da uğradık kolay gelsin. Herkese çok selam ve sevgiler
Hasretle kucaklıyorum
14-03-2022