Ülkemizdeki askeri diktatörlük yok ama demokratik dedikleri
bu sistemde hapishaneler ağzına kadar tutuklu /hükümlü (T/H)İ ile dolu. Ve bu
tutukluların bunun hepsi doğal olarak yoksullardan oluşuyor.’ Neden; Çünkü
yoksulluğu yaratanlar böyle buyuruyor da ondan.
Yoksulluğu üreten iktidar çözümü de daha fazla hapishane
açmakla “çözmeye” çalışıyor… Birgün Gazetesi’nin 25 Şubat 2022 tarihli
haberinde Adalet Bakanlığı’nın ‘2022 Performans Programı “haberinin içeriği
şöyledir; “Adalet Bakanlığı ‘2022 Performans Programı’na göre 2021’de 39 yeni
cezaevi açıldı. 2022’de 18, 2023 7, 2024’te ise 15 yeni cezaevi açılması
planlanıyor.(…)”
Adalet Bakanlığı performans programı ülkemizde 383 olan
hapishane sayısına her yıl yenilerini ekleyerek adeta bunu övünç kaynağı gibi göstermektedir.
Bu tutum bize, Alman olduğuna inanan Fransız düşünür(!) Georges Vasher de
Lapovge’nin yüzyıl önce ırkı saflaştırmak için daha çok giyotine ihtiyaç
olduğunu söylemesini hatırlatıyor. Çünkü sözde düşünür; suçluların ve
yeteneksizlerin çoğalışını yalnızca giyotinin düzeltebileceğini inanıyorlar.
Adalet Bakanlığı önüne koyduğu yeni hapishane açma hedefinde neyi başarmak
istiyor. Bilinmez hapishaneler inşa ederek suçu ve suçluyu bitiremeyecekleri aşikâr.
Peki, eğer böyleyse neden daha fazla hapishane?
Derler ki hapishaneler kazanç yeridir… Çünkü tutuklu ve
hükümlü sayısı artarken kazanç da artar. Buna “suç kazancı” derler! Kimdir bunu
diyen, emperyalist tekeller! Amerika’da ve birçok Avrupa ülkesinde hapishaneler
özel şirketler tarafından işletilir. Ülkemizde hapishaneler henüz
özelleştirilmedi veya işletmesi henüz özelleştirilmedi ama çok da uzak değil.
Çünkü yağma ve talan siyasetinin ucu eninde sonunda buralara sıçrayacaktır.
Ülkemizde 383 hapishanede yaklaşık 300 bine yakın tutuklu ve
hükümlü bulunmaktadır. Konserve sardalye gibi istiflenmişlerdir tutsaklar.
Elbette Adalet Bakanlığı bu arzı görüp “hizmet” vermek için yeni hapishaneler
açmıyor ki veriler bakın aynı gazetenin haberinin devamında ne yazıyor:
“Ülkedeki cezaevi sayısı ise 383. Adalet Bakanlığı her yıl
çok sayıda cezaevi inşa etme planları yaparken buna rağmen mahkûmlara neredeyse
yer kalmamış durumda.(…) Cezaevlerindeki nüfus yoğunluğuna karşı tutuklu ve
hükümlüye düşen alan giderek azalıyor. (…) Havalandırma, spor alanları ve diğer
tesislerle birlikte 200’de 120, 3 metrekare olan hükümlü başına ayrılan alan,
2021’de 30,9 metreye düştü. Bu oran ilerleyen yıllarda ise giderek düşecek.
Buna göre cezaevlerinde bu ve gelecek yıllarda mahkûmlara ayrılan
alan şöyle;
2022: 28,2 metrekare
2023:25.9 metrekare
2024:24.3 metrekare” ( Birgün Gazetesi 25 Şubat 2022)
Verilenden ve tutsaklara düşen alandan da anlaşılacağı üzere
yeni hapishaneler çözüm olmadığı gibi sonucu değiştirmemektedir.
Çok eskiden 17. Yüzyıl’da İngiliz gardiyanlar yargıçlara
kendilerine mahkûm göndermesi için rüşvet verirmiş. Özgürlük vakitleri geldiği
zaman mahkûmlar gardiyanlara borçlu çıkar ve hayatlarının sonuna kadar gardiyanlar
için dilencilik yapar ya da çalışırmış… Bu gün de çok farklı değil. Hapishanelerde
parası olmayan tutsaklar zor durumda yaşarlar. Tahliye olan hükümlülerde
kaldıkları süre boyunca verilen iaşenin bedelini ödemek zorundadır. Yani hapishanelerden
borçlu çıkarsın.
Adalet Bakanlığı’nın 2022 Performans Program hedefindeki
yeni açılacak hapishaneler AKP’nin ”moda” ve talan lüksünden payına düşeni
almaktadır. Yapılan tüm hapishaneler ultra lüks güvenlikli olarak yapılarak
adına “çok çok güvenlikli ”diyerek piyasaya sunmaktadır. Yeni açılan
hapishaneler yeni tiplerle duyurulmaktadır kamuoyuna. Amerikan filmlerine özenircesine
elektronik kapılar, biyometrik sistemler her şey kamera ve tek bir tuşla teknoloji
ile donatılmaktadır. Burada amaçlanan tutsakların sorunlarına çözüm değil tam aksine,
eskiden “suçluyu” rehabilite, iyileştirme adı vardı. Şimdi ise bu yeni tip
hapishanelerle değil “topluma kazandırmak” izole ederek iyice tecrit
edilmesidir. Yeni tip hapishanelerde neredeyse gardiyan görmek bile mucize
olacaktır. Günümüz teknolojisiyle oturduğu kumanda merkezinde ekrandan tutsağın
her şeyini dikizleyecek, dinleyecektir…
Şeyh Bedreddin; “En zorba hapishane, insanın kendi,
kafasının içinde kurduğu hapishanedir” demiştir ancak yeni hapishanelerdeki
tecritle amaçlanan “kafada kuracak” bir şey bırakmamasıdır.
İçerisiyle, dışarısıyla koca bir hapishanedirTÜRKİYE . Şehir dışına sadece
hapishaneler inşa edilmiyor. Hapishanelere gibi makro-kentlerde yükseliyor.
Onlarda tıpkı hapishanelerde hedefte elbette düzenin yarattığı nedenlerden
dolayı suç işleyenler yoktur. Hedeflerinde onların düzenini bozacak,
yarattıkları bu sistemi küllerine kadar paramparça edecek olanlar vardır. 22
yıl önce F Tipleri hangi niyetlerle açıldıysa bugünde adına S tipleri dedikleri
vb. hapishaneler aynı amaçla açılmaktadır.
Biz 22 yıl önce 20 Ekim’de yola çıkarken ne dediysek, 22 yıl
sonra da aynı şeyi söylüyoruz. Sibel’in benim sesime kulak verin ne dediğimizi
anlayacaksınızdır!
Sözü halkların kumandanı Fidel’e vererek noktalayalım; “Bir katilin, bir hırsızın Başbakan olduğu bir cumhuriyetle, dürüst kişilerin yerinin ya mezar ya cezaevi olduğunu anlayabilmek zor bir şey olmasa gerek”