Ama bu yıl Berlin polisi, Nakba'nın tüm halka açık
anmalarını ve eylemleri yasakladı. İfade ve toplanma özgürlüğüne yönelik bu
ucuz saldırı, Filistin kimliğine karşı görülmemiş bir saldırı halini aldı;
Filistin bayrakları ve Filistin kefiyesi gibi sembollerin açık alanda
gösterilmesi ve giyilmesi yasaklandı! Bu kabul edilemez ırkçı politikalara
meydan okunmalıydı.
Komitemiz de dahil olmak üzere birçok anti-faşist/sol
kuruluş, Filistin mücadelesiyle dayanışma göstermek için yasaklara rağmen 15
Mayıs 2022'de Berlin sokaklarına çıktı. Filistin'e özgürlük sloganlarının
atıldığı, kefiyeler ve Filistin ulusal bayrağının dalgalandığı eylemde,
Filistin halkının sesi başarıyla Berlin sokaklarına taşındı ve sözde yasağa
rağmen siyasi bir zafer elde ettik.
Bunun sonucunda Berlin polisi sokaklarda bulunan insanların
önce yürümesine engel olarak, hareket ve ifade özgürlüğünü engelledi. Ardından,
tüm göstericilerle birlikte Anti-Emperyalist Mücadele Komitesi emekçileri
olarak kısa süreli gözaltına alındık ve kişisel verilerimiz polis tarafından
alındı. Tüm göstericilerin 24 saat boyunca aynı alanda başka bir eyleme
katılması yasaklandı.
Geçen yılki Nakba anması, Filistinlilerin Şeyh Cerrah
mahallesindeki evlerinden çıkarılmaları ve İsrail'in Gazze'deki terör
saldırılarıyla aynı zamana denk gelmişti. Dünyanın her yerinden binlerce insan
sokakları güçlü bir şekilde doldurmuş ve adaletin gür sesi olmuştu. Bu yıl da
Nakba Günü, İsrail Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen şiddet eylemleriyle
aynı zamana denk geldi. Bir Ramazan Günü Mescid-i Aksa'ya İsrail polisi
tarafından yapılan baskın ile başlayan Siyonist terör, Filistinli gazeteci
Şirin Ebu Akile'nin başından vurularak öldürülmesi ile doruğa ulaştı. Bütün
bunlar, Filistinlilerin evlerinin tahliyesi ve Batı Şeria'da yasadışı
yerleşimlerin kurulması gibi İsrail'in Filistin halkına reva gördüğü sistematik
şiddetinin bir halkasıdır.
Bu nedenle, bu yılki gösterilerin şiddetle bastırılması,
geçen yıl Nakba gününde yaşanan halkların dayanışmasını hatırlayanlar için
sürpriz olmamalıdır. Alman Devleti, Filistin mücadelesine verilen kitlesel
desteğin ne anlama geldiğinin bilincindedir:
"Filistin direnişi olmasaydı Filistin toprakları ve tüm
Ortadoğu emperyalistler için dikensiz gül bahçesi olacaktı. Filistin direnişi
emperyalizm ve işbirlikçisi siyonizmin bölgeye dair politikalarını bozmuştur.
Filistin direnişi, halklar için öğretmendir. Düşmanımız sizden kat kat güçlü de
olsa, askeri, ekonomik siyasi olarak tecrit edilmiş de olsanız fiziki onlarca
darbe alıp on binlercenizi şehit de verseniz, bir taşla bir molotofla ve beden
beden sürdürülebilen Filistin direnişi halklara emperyalizmi siyonizme karşı
nasıl direnileceğinin somut örneği olarak da güç katmaktadır."-Halk Okulu
Dergisi 80. sayı 8. sayfa
Filistin'in dışındaki kitlesel destek, Ortadoğu'daki -Alman
Emperyalizmi de dahil olmak üzere- emperyalist politikaları bozacak ve dünyanın
tüm halkları ve işçileri için daha fazla hareket alanı yaratacaktır. Baskının
temel nedenlerinden biri burada aranmalıdır ve bize kalırsa ana politik
nedendir.
O gün gördüğümüz baskı bir istisna değildi. Yakınlardaki bir
noktada toplanan başka bir kitle daha polis tarafından terörize edildi, hatta
Filistin yanlısı bir Yahudi grup olan Jüdische Stimme'nin (Yahudilerin Sesi)
Şirin Ebu Akile için düzenlediği anma etkinliği bile yasaklandı. Bu noktada
polisin gösteri yasağına ilişkin açıklaması semboliktir: “Toplanmaların
kışkırtmaya, Yahudi aleyhtarı çağrılara, şiddetin yüceltilmesine, şiddet
kullanma isteğinin iletilmesine açık olmasından dolayı şiddet olayları
olabilir.” Bu açıklamanın ne anlam ifade ettiğini anlamak için Alman Aktör Rolf
Becker'in sözleri açıklayıcı olabilir: "Onlar(Almanlar) kimin gerçek
Yahudi olduğunu ve Yahudi olmasına izin verildiğini tanımlamaktadırlar."
Bu bizi Filistin direnişinin meşruiyetine ilişkin
tartışmalara ve Filistin mücadelesinin sözde anti-semitizmine(Yahudi
karşıtlığı) ilişkin iddialara getiriyor. Filistin halkının mücadelesi sadece
devrimci/sosyalist siyaset açısından değil, Burjuva uluslararası hukuk
açısından da meşrudur. Filistin halkının "kendi kaderini tayin, ulusal
bağımsızlık, toprak bütünlüğü, ulusal birlik ve dış müdahale olmaksızın
egemenlik" hakları "devredilemez hak"lardır ve Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu A/RES/37/43 sayılı kararla korunmaktadır. Siyonist
proje, Uluslararası Af Örgütü gibi emperyalist STKlar tarafından bile apartheid
(Güney Afrika'da 1948-1994 yılları arasında resmî devlet politikası olarak
uygulanan ve ırksal ayrımcılığı savunan sistemin adı) rejimi olarak tanımlanan
gayri meşru, sömürgeci yapıdır. Dolayısıyla böyle bir varlığı Yahudi halkıyla
özdeşleştirmek ve eleştirileri anti-semitik diye karalamak sahtekârlıktır.
Devrimci ve sol siyasete karşı anti-semitik olduğu yönünde
yapılan karalama kampanyası, açık bir yalan ve devrimcilerin temsil ettiği her
şeye karşı geliştirilmiş entelektüel bir sahtekârlıktır. Siyonizm, Yahudi
halkıyla eş tutulamaz.
Devrimciler ve devrimci siyaset, Avrupa'da faşizmin yenen ve
Yahudi halkının Hitler faşizmi altında sistematik imhasını sona erdiren ana
öznedir. Avrupa'nın asırlık sistematik anti-Semitizmin sona erdirilmesinde
sosyalist siyasetinin rolü temeldir. Hitler'in faşist orduları bütün Avrupa
çapında Sovyetler ve Partizan güçlerinin önderliği altında halklar tarafından
ezilmiştir.
Günümüz devrimci siyaseti kendini bu güçlerin devamcısı
olarak addetmektedir ve Siyonistlerin aksine anti-faşizm konusunda tutarlıdır.
Anti-Emperyalist Mücadele Komitesi olarak İsrail'in emperyalist sistem ve
ABD'nin Emperyalist Ortadoğu politikası için ne kadar önemli olduğunu çok iyi
biliyoruz. Şu anki ABD başkanı Joe Biden'ın 1986'da ABD Senatosu'nda yaptığı
konuşma, tezimizi desteklemek için yeterli olacaktır:
"İsrail'e verdiğimiz destek için özür dilemeyi
bırakmamızın zamanı geldi. Verilebilecek herhangi bir hesap yok. Yaptığımız en
iyi 3 milyar dolarlık yatırım. İsrail olmasaydı, Amerika Birleşik Devletleri
bölgedeki çıkarlarını korumak için bir İsrail icat etmek zorunda kalacaktı.”
Baskılarınız Bizi Yıldıramaz!
Terörist Devrimciler Değil, Emperyalistlerdir!
Halkız, Haklıyız Ve Kazanacağız!
Anti-Emperyalist Mücadele Komitesi, Berlin, 16 Mayıs 2022