İşte Burjuva Hukuku, İşte Burjuva Demokrasisi, İşte
Burjuva Adaleti, İşte (Federal Savcılığa Göre) Almanya’daki Türkiyeli 3
Devrimcinin “Büyük Suçları”:
Konser Düzenlemek, Dergi Dağıtmak, Yasal
Eylemlere-Etkinliklere Katılmak…
Almanya’da tutsak edilen Türkiyeli 3
devrimcinin, devrimci gazeteci Özgül Emre ve Serkan Küpeli ile Grup Yorum üyesi
İhsan Cibelik’in tutuklanmasına ilişkin Federal Başsavcılık tarafından bu sabah
(19.05.2022) bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada Türkiyeli 3 devrimcinin
“büyük suçları” sıralandı. Buna göre, tutsak edilen Türkiyeli devrimcilerin
büyük suçları; konser düzenlemek, dergi dağıtmak ve yasal eylemlere ve
etkinliklere katılmak…
Federal savcılığın yaptığı bu açıklama, Türkiyeli
devrimcilere yöneltilen bu suçlamalar Alman devletinin, burjuva demokrasisinin
ve burjuva hukukunun gerçek yüzünü bütün çıplaklığıyla bir kez daha gösterdi.
Federal savcılığa göre Grup Yorum konseri düzenlemek,
konser çalışmalarını organize etmek bir “terör suçu”, örgüt üyeliği suçlamasının
bir kanıtı. Aynı şekilde yasal bir dergi olan Yürüyüş ve Halk Okulu dergisinin
dağıtımını yapmak, yasal etkinliklere katılmak da örgüt üyeliğine bir kanıt.
Bu değerlendirmenin yapıldığı ülke Türkiye değil Almanya.
Bu değerlendirmeyi yapan savcı bir Türk değil bir Alman savcı… Her fırsatta
Türkiye’ye demokrasi dersleri veren; basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, toplantı
ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı vb hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, siyasi
yargılamalar gibi konularda Türkiye’yi eleştiren, AKP iktidarını muhaliflerine
baskı uygulamakla suçlayan Alman emperyalizmi AKP faşizminin bile yapamadığını
yaparak konser düzenlemeyi, dergi dağıtmayı, yasal etkinliklere katılmayı “suç”
haline getirmiştir.
İşte bunun adı faşizmdir. İşte bu, burjuva demokrasisinin
muhaliflerine karşı nasıl faşist bir niteliğe büründüğünün göstergesidir. Söz
konusu devrimciler, sosyalistler olunca; anti emperyalist, anti faşist mücadele
yürüten devrimcileri karşılarında görünce bir anda bütün “demokratik değerleri”,
bütün hak ve özgürlükleri, bütün “ilerici” yanlarını bir kenara bırakıp en
gerici, en şoven, en terörcü yüzlerini gösteriyorlar.
Federal savcılık, yaptığı bu açıklamayla, ayrıca, dünyadaki
bütün “demokratik” ülkelerde geçerli olan-olduğu söylenen masumiyet
karinesini/lekelenmeme hakkını da açıkça yok sayıyor, suç işliyor. Savcı,
Türkiyeli devrimcilerin örgütün faaliyetlerini yöneten, sorumluluk yapan,
emir-talimat veren kişiler olduğunu söylüyor. Yani daha baştan hüküm veriyor,
bunu ilan ediyor. Ortada ne bir mahkeme ne bir yargılama, ne bir savunma var
ama savcı hükmü bile vermiş…
Masumiyet karinesine göre, iddia edilen suç ne olursa
olsun “hiç kimse, hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadıkça
suçlanamaz, suçlu gösterilemez.” Yani mahkeme tarafından mahkumiyet kararı
verilene, bu karar kesinleşene kadar herkes masum sayılır. Ancak Federal savcılığın
ya bundan haberi yok (!) ya da bu ilkeyi çiğnemekte bir sakınca görmüyor. Bizce
savcılığın bu konudaki pervasızlığı gayet açık.
İşte yaldızlı burjuva demokrasisi budur. İşte burjuva
adaleti böyle işlemektedir. Federal savcılık yaptığı bu açıklamayla açıkça suç
işliyor. Gerçek terör işte budur.
Alman emperyalizmi Türkiyeli devrimcileri serbest
bırakmalı, bu suçu işlemekten vaz geçmelidir.
Komployla Tutsak Edilen Türkiyeli
Devrimciler Serbest Bırakılsın!
Halkın Hukuk Bürosu Enternasyonal Büro