ROHRBACH HAPİSHANE
İDARESİ VE ALMANYA FEDERAL YÜKSEK MAHKEMESİ (BGH) MÜVEKKİLİMİZİN YAŞAM
HAKKINDAN SORUMLUDUR!
ÖZGÜL EMRE’NİN TALEBİ
KABUL EDİLSİN
YASADIŞI-KEYFİ TEK TİP
ELBİSE DAYATMASINA SON VERİLSİN!
Almanya’da Türkiyeli bir devrimci gazeteci olan
müvekkilimiz Özgül Emre, 16 Mayıs 2022 tarihinde Federal Savcılığın talimatıyla
gözaltına alınarak 17 Mayıs 2022 tarihinde Karlsruhe’de çıkarıldığı Federal Yüksek Ceza
Mahkemesi (BGH) sorgu hakimi tarafından tutuklanarak özel bir tecrit
hapishanesi olan Rohrbach hapishanesine (JVA Rohrbach) konulmuştur.
Müvekkilimiz Özgül Emre tutuklandığı 17 Mayıs 2022
tarihinden beri yani 36 gündür açlık grevindedir. Çünkü müvekkilimize,
bulunduğu Rohrbach hapishane idaresi tarafından Tek Tip Elbise (TTE) giymesi
dayatılmakta, kendi kıyafetleri verilmemektedir.
Müvekkilimiz TTE dayatmasını kabul etmeyerek açlık grevine
başlamıştır. Müvekkilimizin açlık grevi eylemi ve talepleri haklı ve meşrudur.
Çünkü müvekkilimize yönelik TTE dayatmasının yasal-hukuki bir dayanağı olmadığı
gibi bu uygulama insan onuruna, şeref ve haysiyetine aykırıdır. Çünkü müvekkilimiz henüz tutukludur yani
hakkında hiçbir hüküm verilmemiştir. Burjuva hukukunun evrensel ilkelerinden
kabul edilen “masumiyet karinesi”ne göre “hakkında kesinleşmiş bir
mahkumiyet hükmü bulunmadıkça kimse suçlu gösterilemez.” Müvekkilimiz
hakkında kesinleşmiş bir ceza bulunmadığı için onu suçlu gibi gösterecek, bu
izlenimi verecek her türlü uygulama bu nedenle hukuka aykırıdır. Yani müvekkilimizin talebi burjuva hukukuna
göre bile haklı ve meşrudur.
Ayrıca müvekkilimiz henüz tutuklu olduğu, hakkında hiçbir
hüküm bulunmadığı için, tutuklama tedbirinin doğal bir sonucu olan seyahat ve
haberleşme hürriyeti gibi temel hak ve özgürlüklere yönelik zorunlu
kısıtlanmalar haricindeki tüm özel kısıtlamalar da hukuka aykırıdır. Çünkü
tutuklu hatta hükümlü bile olsa “herkes temel hak ve hürriyetlerinin
korunmasını isteme hakkına sahiptir.” Kıyafetlerini serbestçe seçebilme,
hangi kıyafetleri giyip hangilerini giyemeyeceğine karar verme hakkı kişilerin “özel
hayatlarına saygı gösterilmesini isteme hakkı”nın doğal ve zorunlu bir
parçasıdır. Müvekkilimiz Özgül Emre de özel hayatına saygı gösterilmesini,
kişisel kıyafetlerini serbestçe seçebilmeyi istemektedir. Müvekkilimiz bu
açıdan da son derece haklı ve meşru bir talep ileri sürmektedir.
Ancak buna rağmen Rohrbach Hapishane İdaresi hukuka
uygun olmayan, akla ve mantığa aykırı, Hitler’in bile aklına gelmeyecek
gerekçelerle bu Nazi uygulamasını savunarak müvekkilimizin haklı ve meşru
talebine olumsuz yanıt vermiştir.
Müvekkilimiz Özgül Emre’nin kıyafetlerinin verilmesi ve
TTE dayatmasından vaz geçilmesi talebiyle yapılan başvuruya Rohrbach Hapishane
İdaresi tarafından verilen yanıtta TTE uygulamasının güvenlik nedeniyle zorunlu
ve yasal olduğu savunulmuştur. Kararda, “…genel olarak cezaevinin
güvenliği ve düzeni için önemli bir tehlike oluşturduğu gerçeğine
bakılmaksızın, mevcut davadaki tehlike yeterince veya makul bir kontrol
çabasıyla önlenemez, bu nedenle bir yasaklama gereklidir.” denilmiştir.
Bunun anlamı şudur; Özgül Emre “çok tehlikeli” bir
suçludur. Genel kurallar, genel önlemler yeterli değildir. Bu yüzden özel
olarak muamele edilmelidir! Peki, Özgül Emre’yi “çok tehlikeli” yapan şey
nedir? Elbette devrimci, sosyalist düşünceleridir. Almanya devletinin
yasalarına göre dahi suç olmayan demokratik faaliyetleridir.
Alman emperyalizmi kendi yasalarını, kendi hukukunu bile
çiğneyerek müvekkilimizi yasal-demokratik faaliyetleri nedeniyle tutsak ettiği
gibi onu akıl ve mantık dışı, her türlü keyfiliğe izin verecek
gerekçelerle özel bir tecrit altında tutmaktadır.
Hapishane idaresi, bu kararını federal savcılığın
müvekkil Özgül Emre ile ilgili iddialarına ve federal mahkemenin Özgül Emre ile
ilgili özel tecrit uygulanması kararına dayandırmaktadır.
Hapishane idaresinin kararında “…Yüksek Mahkeme'nin 17
Mayıs 2022 tarihli kararı, dış temasların kısıtlanması ve izlenmesi gibi
tutuklu yargılama için daha olağan kısıtlamalara ek olarak, her ziyarete
Federal Kriminal Polis Bürosu'nun (BKA) eşlik etmesini ve postaların Federal
Yüksek Mahkeme'deki Federal Savcı tarafından izlenmesini öngörmektedir. Savunma
avukatının konumu da, savunma avukatıyla görüşmelerin sadece bir bölme
arkasında yapılabilmesi ve savunma avukatının postalarının okuma hakimi (yerel
mahkeme) aracılığıyla yönlendirilmesi nedeniyle kısıtlanmıştır. Tutukluluk
sırasında, sanığın, DHKP-C örgütü veya Türkiye'deki başka bir terörist grupla
ilgili olarak Ceza Kanunu'nun 129a ve 129b maddeleri uyarınca suç işlediğinden
şüphelenilen kişilerle temas kurmaması da sağlanmalıdır.” denilmiştir.
Kararın devamında müvekkilin özel kıyafetlerinin
verilmemesi soruşturma hakiminin “sanığın dış dünyayla ya da kendisi gibi
düşünen mahkumlarla irtibata geçerek halen özgür olan üyelerle bilgi
alışverişinde bulunması, yani komplocu bir bilgi alışverişi yapması gibi önemli
bir tehlike” olmasına dayandırılmıştır.
Kararda ayrıca “Bununla birlikte, yasaklanmış amaçlara
ek olarak, örneğin bir kaçış hazırlamak veya kurumun düzenini başka bir şekilde
bozmak için gizli anlaşmalar yapma ve gizli mesajlar iletme tehlikesi mevcut
davada görülmektedir. Dolayısıyla, tarafsız gözlemciye zararsız görünen
bir nesne bile başka bir bağlamda bir mesaj olarak anlaşılabilir. Nesnelerin
tehlikeli olup olmadığının kontrol edilmesinin yanı sıra, olası anlamları da
dikkate alınmalıdır.” denilmiştir.
Bu açıklamanın, bu gerekçenin bir tek izahı vardır: Gerçek
komplocu Alman devletidir. Komplo teorileriyle, örneğin, “kırmızı aslında
sadece bir renk olmayabilir, örgütsel mesaj olabilir” gibi akıl ve mantık dışı
varsayımlarla, niyet okumalara, keyfiliklerine, zorbalıklarına yasal kılıf
uydurmaya çalışıyorlar; ama nafile. Bunun adı zorbalıktır. Bu kafa hapishaneleri
hala toplama kampı gibi gören, ari ırktan olup olmadıklarını anlamak için
insanların kafataslarını ölçen Nazi kafasıdır. Alman emperyalizmi bu kararla Hitler
faşizmini, Nazizmin faşist ideolojisini miras aldığını bir kez daha
göstermiştir. Bu karar, bu gerekçe Nazi Partisinden kalma anti komünizm
düşüncesinin, faşist ideolojinin Alman emperyalizminin ruhuna işlediğinin
kanıtıdır.
Bir kez daha
yineliyoruz; müvekkilimiz Özgül Emre’nin talepleri haklı ve meşrudur. Gayrı
meşru olan, yasadışı olan TTE dayatmasıdır. Bu dayatmaya son verilmelidir. Aksi
halde müvekkilimizin başına gelebilecek her türlü olumsuzluktan, yaşam hakkına
yönelik her türlü tehditten Rohrbach Hapishane İdaresi ve Almanya Federal Yüksek Mahkemesi sorumlu
olacaktır.
Özgül Emre’nin Haklı ve Meşru Talepleri Kabul Edilsin!
Tek Tip Elbise Dayatmasına Son Verilsin!